İhtişamlı edebiyatı, engin tarih bilgisi ile Mustafa Necati Sepetçioğlu saygı, minnet ve rahmet ile anılıyor...

Büyük ve ihtişamlı edebiyatı ile Türk yazın dünyasının kalbine dokunmuş, hem iyi bir edebiyatçı hem de iyi bir tarihçi olmuş ancak hak ettiği değeri yaşarken de vefatında sonra da görememiş Mustafa Necati Sepetçioğlu'nu ölümünün

Takvim Yaprağı 10.07.2019 15:39:00 0
İhtişamlı edebiyatı, engin tarih bilgisi ile Mustafa Necati Sepetçioğlu saygı, minnet ve rahmet ile anılıyor...

Türk tarihinin dününü, Selçuklular'dan başlayarak Anadolu Selçuklularına oradan Osmanlı'ya ve günümüz Türkiye'sine kadar uzanarak geniş bir yelpazede anlatan, su gibi akıcı üslubu ile insanı sıkmayan, alıp eski zamanlara götüren, Yesevilik felsefesini yücelten, değerli ve büyük edebiyatçı Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun bugün aramızdan ayrılışının 13'üncü yıl dönümü. Saygı, minnet, özlem ve rahmet ile...



Edebiyatının kusursuzluğu, tarihe hakimiyeti, anlatımı, konuları ele alış ve kusursuz aktarımına rağmen Sepetçioğlu, hak ettiği değeri görmemiştir ancak ülkemizde böyle büyük bir edebiyatçının yetişip var olması bile büyük gurur kaynağı olmuştur... Değerlerimizi, tarihimizi konu alan ve bizi yücelten yazarların neden ikinci plana itildikleri ise her daim soru işareti olarak güncelliğini korumuştur... Sepetçioğlu, ülkemizin bu yüzyılda yetiştirdiği en önemli edebi şahsiyetlerden biri olmuştur...



'Kilit', 'Anahtar', 'Kapı', 'Çatı', 'Konak', 'Üçler yediler kırklar', 'Bu atlı geçide gider', 'Karanlıkta mum ışığı', 'Darağacı', 'Ebemkuşağı', 'Sabır', 'Cevahir ile sadık çavuşun buğday kamyonu', 'Geçitteki ülke', '...Ve Çanakkale-geldiler', '...Ve Çanakkale-gördüler, '...Ve Çanakkale-döndüler', 'Kutsal mahpus Ebu Hanife', 'Sonsuza uyanan taşlar', 'Dedem Korkut'un kitabı' yazarın eserlerindendir.




'Dünkü Türkiye' kitap serisi, Türklerin Anadolu'ya girmesinden, İstanbul'un fethine kadar olan kısmı kapsar ki her Türkiye vatandaşının okumasının elzem olduğu bir eser niteliğindedir.

Sepetçioğlu seriyi okuyan okuyucuda, Alpaslan gibi atak, kuvvetli, zeki; saçlı hoca ve diğer tasavvuf büyükleri gibi sakin, huzurlu, kalender olmaya heveslerini uyandırırken, özellikle
lise veya ortaokul yıllarında okunduğunda bu eser gençlikte derin izler bırakır; bu izler ki insanın dünyaya bakışını, hayat gayesini temellendirecek izler...

Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun bir başka değerli eseri de 'Kutsal Mahpus Ebu Hanife'dir. Halk Bilimci yönünü de ortaya koymuş olan Sepetçi, romanında İslam Coğrafyasındaki yaşayış biçimini yansıtan pek çok ögeyi kitabında işlemiştir.

Halka tarihsel sürecimizi anlatmayı bir görev edinen büyük yazar Sepetçioğlu, sadece tarihsel süreci anlatmakla kalmamış aynı zamanda yaşadığı ülkenin toplumsal malzemelerini de eserlerinin merkez noktası yapmaya gayret göstermiştir bunu da en iyi 'Kutsal Mahpus Ebu Hanife' romanında ortaya koymuştur.

İncir Dergisi yazarı Mehmet Altınova, Sepetçioğlu'nun başucu niteliği taşıyan 'Kutsal Mahpus Ebu Hanife' kitabını şöyle anlatıyor:

Kitabın genelinde Ebu Hanife?nin hayatı anlatılmaktadır. Bu anlamda ele alacağımız eser bir biyografik eserdir. Ele alınan eserde Ebu Hanife?nin yanında onun çevresindekilerden de kesitler sunulmaktadır. Kitabı merkeze alan karakterin başvuru kaynaklarına göre hayatına ait bilgiler verilmesi, romanın daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.


269 sayfalık roman, Emevi hükümdarının Ebu Hanife?yi saraya çağırmasıyla başlar. Ebu Hanife, kendi iç dünyasında bu çağrılmanın sebebini düşünmeye başlar. Bir yandan da saraydan sağ çıkamama ihtimalini düşünür. Bu düşünce romanda uzunca anlatılmıştır. Fakat çağıran devlettir, devletin buyruğu onun nazarında mühimdir. Ebu Hanife, anarşist bir tip olarak karşımıza çıkmaz. Bu nedenden dolayı saraya gitmeye karar verir. Ailesiyle vedalaşır, helallik ister. Saraya giderken yolda Ebu Müslim ile karşılaşır. Ebu Müslim, Ebu Hanife?nin evinde mühim bir konu konuşmayı talep etmektedir. Ebu Hanife, bu sırada bireysel bir çatışma yaşar. Saraya gitmek ve devletin ricasını kırmamak ile Ebu Müslim?in bu isteği arasındaki bu çatışma sonucunda Ebu Müslim?in ricasını almayı seçer. Bu sebeple de roman başka bir boyuta taşınır. Ebu Müslim, baskıcı bu yönetime karşı ayaklanma fikrini Ebu Hanife?ye sunar. Ebu Hanife, burada devlet anlayışını açıklar. Teklife zorla da olsa olumlu bakmaktadır. Çünkü Emevi Devleti, Hz. Ali ve soyuna karşı haksızlıklar yapmaktadır. Daha sonra Ebu Müslim, Ebu Seleme ve Ebu Hanife bir plan yaparlar. Daha sonra Ebu Hanife, sarayın isteğini yerine getirerek saraya tekrar gitmek için hazırlanır. Öğrencisi Yusuf?a vasiyetnamede bulunup öğüt verir. Saray halkı, onlar için müjdeli, Ebu Hanife için kötü bir haber verir. Hz. Ali?nin soyundan biri öldürülmüştür. Bunun üzerine bir teklif yapar; saray, Ebu Hanife?yi kadı yapmak istemektedir. Böylece devlete bağlılığı olacak ve devletin istediğine uygun bir politika izleyecektir. Fakat her ne şartla olursa olsun Ebu Hanife bu teklifi geri çevirir. Çünkü bu teklifi kabul ettiği takdirde sonucun nasıl olacağını tahmin etmektedir. Bunun üzerine kırbaçlanıp hapse mahkûm edilir. Bir süre sonra hapisten çıkarak Mekke?ye doğru yol alır. Mekke?de bir seyyitle karşılaşır ve onunla konuşur. Roman, Ebu Hanife?ye gelen bir teklifle son bulur.



Roman, muhteva olarak bir İslâm dininin önemli bir şahsiyetini anlatmasından dolayı dini unsurlar eserde sıkça görülür. Ebu Hanife, İslam felsefesinin ve fıkıhın önemli şahsiyetlerinden birisi olmuştur. Öyle ki fıkıh konusunda içtihat yaparak ?Hanefilik? mezhebini kurmuş ve İmam-ı Azam, yani en büyük imam sıfatıyla tanınmıştır. Bu başlık altında, ayetler, dini söylemler, dini benzetmelerle ilgili tespitlere yer verilecektir. Konu başlıklarına geçmeden önce dinsel unsurların kullanımında dikkat çekici bir özellik de benzetme unsurlarının din ögeleriyle kullanılmasıdır. Yazar, İsl?m dininin ögelerini kullanmıştır. Şu cümlede bu üslup özelliği açıkça görülmektedir; ?Hamm?dın annesi sanmıştı ki bu gelen bir Saraylı değildir de, nedense bilemiyor, bir Cehennem zeb?nesidir.?(Sepetçioğlu, 1990, s.39) Görüldüğü gibi cehennem zebanisi benzetmesi İslâm dininin içerisinde tahayyül edilebilecek bir benzetmedir.

Mustafa Necati Sepetçioğlu?ya ait Kutsal Mahpus Ebu Hanife adlı romanında ayetlerden sıklıkla yararlanılmıştır. Kitapta en çok yararlanılan ayetlerden biri Neml suresinin 30. ayeti olan ?Bismillahirrahmanirrahim?dir. Anlam olarak ?Rahman ve rahim olan Allah?ın adıyla...? demektir.

İslam inancına göre bir iş yapılmadan evvel besmele çekmek sünnettir. Ebu Hanife de İslamî bir önder olmasından dolayı bu ayeti sık sık tekrarlaması olağan bir durumdur. Bu sebepler neticesiyle bu ayet romanın kurgusunda başka kişilerce de çok sık kullanılmıştır.

?Doğduğu yahut öleceği saatin tek başınalığındayken bilmediği fakat hiç unutamayacağı; için de yüreğindeki gizlilikler kadar güzel hissettiği o tadına doyulmaz şeyin, ilk yenilikte hemen eskimenin doyumsuzluğu ile: ?Bismillâhirrahmanirrahim? dedi. Hayat, doğum yenilenmesi ile ölüm eskimesi arasında milyarlarca Bismillahirrahmanirrahimin zincirlenmesinde açılıverdi ayaklarına.?



HAYATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ

Usta yazar Mustafa Necati Sepetçioğlu 1932 Tokat, Zile doğumludur. İlk ve ortaokulu Zile'de okuduktan (1947) sonra İstanbul'da Haydarpaşa Lisesi'ni (1950) ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1956).

İstanbul Belediyesi şubelerinde memurluk, Türkiye Kızılay Derneği'nde Neşriyat Müdürlüğü (1962), İstanbul sosyal Sigortalar Kurumu Hukuk İşleri Müdürlüğü'nde şeflik, Milli Eğitim Basımevi (1968) ve Derleme Müdürlüğü (1974) yaptı.

İlk hikayeleri Sivas'ta çıkan Hakikat gazetesinde yayımlanmıştı (1948). Daha sonra hikayeleri İstanbul, Yol, Türk Yurdu, Türk Dili (1955-59). Türk Edebiyatı dergilerinde yer aldı.

Çağlayanlı Vadi adlı romanı Vatan gazetesinde tefrika edilmişti (1964). Nehir romandenilebilecek bir grup romanında Malazgirt zaferinden (1071) başlanarak Osmanlı'nın fetret devri ve İstanbul'un fethine kadar Türk tarihi konu alınırken, diğer romanlarında günümüz Türkiye'sinde yaşanan toplumsal değişim ve sonuçları işlenmiştir.

Trampacılar adlı oyunu İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda (Mart, 1968) sahnelenen Sepetçioğlu'nun, oyun yazarlığında en önemli başarısını gösterdiği Büyük Otmarlar, önce İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Gençlik Tiyatrosu'nca sahneye konuldu(1967), Ardından Avrupa Üniversitelerarası Tiyatro Festivali'nde en iyi oyun seçildi (1968). Gece Vaktinde Gün Dönümü ve Karanlıkta Mum Işığı adlı kitaplarıyla 'Türkiye Milli Kültür Vakfı Kültür Armağanı'nı 1980 kazandı.

Mustafa Necati Sepetçioğlu, 8 Temmuz 2006 tarihinde İstanbul'da vefat etti.

ÖDÜLLERİ: Gece Vaktinde Gün Dönümü ve Karanlıkta Mum Işığı adlı kitaplarıyla 'Türkiye Milli Kültür Vakfı Kültür Armağanı'nı 1980 kazandı. 1994'te İLESAM Üstün Hizmet Beratı verildi. 1998 yılında Atatürk Dil-Tarih Kurumu şeref üyeliği'ne seçildi.


Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun Eserleri

Öykü

Ahdürrezzak Efendi (1956)Menekşeler Ölmemeli (1972)Bir Büyülü Dünya ki (1972)

Roman

Çağlayanlı Vadi (1964)Kilit (1971)Anahtar (1973)Kapı (1973)Konak (1974)Çatı (1974)Üçler-Yediler-Kırklar (1975)Bu Atlı Geçide Gider (1977)Karanlıkta Mum Işığı (1978)Darağacı (1979)Sabır (1980)Ebem Kuşağı (1989)Cevahir ile Sadık Çavuş'un Buğday Kamyonu (1980)Gece Vaktinde Gün Dönümü (1980)Geçitteki Ülke (1980)... Ve Çanakkale 1, Geldiler (1989)... Ve Çanakkale 2, Gördüler (1989)... Ve Çanakkale 3, Döndüler (1989, TYB Yılın Romanı Ödülü)Kutsal Mahpus (1990)Sabır Ağacı (1992, 8 cilt, Kıbrıs'ın 4000 yıllık tarihini anlatan roman)Benim Adım Yunus Emre (1994)

Destan

Yaratılış ve Türeyiş (1965)Dedem Korkut'un Kitabı (1990)Sonsuza Uyanan Taşlar (1973)

Oyun

Büyük Otmanlar (oyun 1967, basım 1978)Trampacılar (oyun 1968)Çardaklı Bakıcı (1969)Köprü (1969)Son Bloklar (1969)Her Bizans'a Bir Fatih (1972)Mehveş Hanım (1984)Meragati Abdülkadir (1986)Yunus Emre (1995)

İnceleme

Türk Destanları (1986)


kaynak: türkedebiyati.org/ekşisözlük/uludağsözlük/mehmet altınova/dergipark

haber: enpolitik/ Melek S. Tunç


Cuma 23.6 ° / 14.7 °
Cumartesi 19.2 ° / 11.6 °
Pazar 17 ° / 9.7 °