İşte Doç.Dr. Erol Yılmaz dünkü tarihi maçı değerlendirdiği köşe yazısı:
Şampiyonlar Ligi, nam-ı diğer Devler Ligi, Salı akşamı oynanan maçlarla başladı. Barcelona-Juventus adlı futbol lezzetiyle?
Oynadığı her yeni maçta futbol adına daha güzel eserler sunmaya devam eden Beşiktaşımız ise, dün gece sahne aldı.
Ama ne sahne alma!
Öyle bir sahne alma ki, doyumsuz bir resital manzumesi sundu dün akşam Porto karşısında, Beşiktaşlıların Beşiktaşk?ı?
?..
Gerçekten de, Beşiktaş dün gece neredeyse tüm oyuncularının kusursuz oynadığı maçta sadece Porto?yu 3-1 gibi açık bir skorla yenmekle kalmayıp, doksan dakikalık maç boyunca futbol adına çok sayıda ders başlığını içeren bir eğitim paketi sundu. Tabi ki, almasını bilene, nasibi olana.
Dün akşam Beşiktaş-Porto maçını, bilhassa Beşiktaş?ı izleyenler futbol oyununa dair öyle çok şey gördü ki, neresinden başlasam, hangisini anlatsam?
Bir kere, maç önü genel dönemlere bakıldığında, açıkça görülen bir gerçek var. Beşiktaş çok iyi yönetiliyor. Her şey yolunda gidiyor. Yerli yerinde? Kimsenin etlisine sütlüsüne karışılmıyor. Her kafadan bir ses çıkmıyor. Başkalarıyla ve başka işlerle uğraşılmadığı için enerji tamamen spora ve başarıya harcanıyor. Takıma sadece gerekli olan yetenekli futbolcular transfer ediliyor, kuru kalabalığa prim verilmiyor. Nokta atışlarıyla alınıyor ve sahaya sürülüyor.
Bütün bunlar sükûneti getiriyor. Dolaysıyla, kafalar ve gönüller rahat?
Bu rahatlık içinde maça çıkılıyor ve herkes işini/ görevini en iyi biçimde yapmaya gayret ediyor. Terinin son damlasına kadar... Hatta kendi işini başarmanın ötesine geçip, açık kapatmaya koşuyor. Gol atıp, gol pası veren Tosun Paşa gidiyor, defansta şutun önüne vücudunu koyuyor. Sol bek kimlikli Caner en uca gidip, ortalığı birbirine katıyor. Saymakla bitmez bu on numara yardımlaşma.
Beşiktaş, futbolun bir takım oyunu olduğunun müşahhas göstergesi durumunda. Tam derslik bir durum... Onca yıldız yani ünlü general bu takım oyunu içinde hiç yüksünmeden ?er? pozisyonuna geçiyor ve cepheden cepheye koşuyor.
Bu kadar doğru bir araya toplanınca da, dün geceki başarı ve benzerleri ardı ardına geliyor. Dün yaşadığımız, bence sadece zarif ve leziz bir başlangıçtı.
Her boyutunu dikkate alarak ifade etmek isterim ki, Beşiktaş dün akşamki oyunu turnuva boyunca sürdürürse, ülkemize, gözbebeğimiz Türkiyemize Şampiyonlar Ligi Kupası?nı getiren ilk takım unvanını kazanabilir. Bu benim için hiç de sürpriz olmaz.
?..
Bitirmeden birkaç cümleyle Oğuzhan?a takılmış olalım. Dün akşam Beşiktaş?ın yumuşak karnı olan o çok kıymetli oyuncuya. Elbette dostane duygular ve cümleler eşliğinde?
Bu yıldız oyuncuda bir problem var. Belki özel hayatında, belki takım içi ilişkilerde. Yenilerle uyumsuzluk, takım içi başka ilişkiler veya başka şeyler? Mutlaka vardır demiyorum, önemle incelenmeli diyorum.
Maça konsantre olamıyor, takımı yönetemiyor. Belki takımdaki diğer yıldızların gölgesinde kalarak, psikolojik bir sıkıntı yaşıyor. Bilemiyorum fakat tez zamanda ilgilenilmeli diyorum. Çünkü bu çocuk futbolu iyi, hatta çok iyi biliyor. Yetenekleri üst düzey? Hem Beşiktaş, hem de Milli Takımımızın ondan alabileceği katkı çok fazla.
Daha önce de yazdım. Oğuzhan gibi bir oyuncu, eğer sakat değilse, ilk onbirde başlar, kenarda oturtulmaz ve olağanüstü bir şey olmaz veya taktik öyle gerektirmezse oyundan alınmaz. Oysa bu büyük yıldız hiç de iyi olmadığı için, Şenol Hoca tarafından -haklı olarak- 65. dakikada oyundan alındı. Küskündü, üzgündü, ancak sanırım kendisi de durumun farkında olmalı ki, kızgın değildi.
?..
Beşiktaş her yeni maçta öyle güzel yeni eserler sunuyor ki, maç bittiğinde tadının damağınızda kaldığını hissediyorsunuz.
Şurada hazır biz bizeyken bir itirafta bulunayım.
Laf aramızda, Fenerbahçe?nin, özellikle Alex De Souza adlı efsanenin gidişinden sonra futbol diye bize başka bir şey yutturmaya çalıştığı dönemden beri lig maçları aboneliği yaptırmayan bendeniz, sırf Beşiktaş?ı izlemek için maç paketi aboneliğini yaptırmaya çok yakınım. Futbol sevgisi ve taraftarlığının özü de bu olsa gerek.