Mübârek bir yolculuktur 'surre'

Eskiden Receb ayı gelince İstanbul halkını bir telaş ve heyecan sarardı. Surre Alayı, pâdişâhın da katıldığı bir törenle Topkapı Sarayı?ndan Hicaz?a uğurlanırdı. İznik, Konya, Şam, Kâhire güzergâhında mübârek bir yolculuk baş

Güncel 31.03.2017 09:00:50 0
Mübârek bir yolculuktur
 

Akçe kesesi mânâsına gelen surre, Peygamberimizin yaşadığı iki şehir olan Mekke-i Mükereme ve Medine-i Münevvere?de yaşayan seyyidler, şerifler, harem-i şerif hizmetlileri, belde yöneticileri, ilim irfan sâhibi kişiler, eşrâf, mücâvir ve fakirlere, hürmet ve sadâkat ifâdesi olarak gönderilen para ve hediyelere denir.

OSMANLI?NIN HİCAZ SEVGİSİ

Hicaz Vilâyeti?nin büyük bir kısmı çöl olduğu ve yağmur yağmadığı için geçim sıkıntısı çekilirdi. Mekke ve Medine halkı, bağlı oldukları devletten ve dünyanın dört bir yanından gelen hediye para ile geçinirdi. Kuruluşunun ilk yıllarından itibaren Hicaz bölgesine hürmette kusur etmeyen Osmanlı Devleti, bu konudaki titizliğini Surre-i Hümâyûn Alayı?nın tertibatında da gösterdi. Devlet için surre, kutsal beldelere gönderilecek bir dizi hediyeden ibâret değildi. Beytullah'a ve Peygamberimizin makam-ı şeriflerine olan bağlılığın yinelenerek ortaya konulmasıydı. Sâdece saray için değil, aynı zamanda İstanbul halkı ve Osmanlı halkı için de hürmet ifâdesiydi.

İslâm târihinde oldukça eski olan ve Abbâsîlere dayanan  bu gelenek, Osmanlı Devleti'nde ilk defa Yıldırım Bayezid Han zamanında başladı. Yavuz Sultan Selim Han?ın ?Hâdımül Haremeyn? ünvânını almasıyla zenginleşti ve kurumsallaştı. Hicaz?a gönderilecek olan para keselerinin nasıl, ne şekilde, kimin tarafından götürüleceği hep nizam ve intizama bağlandı. Surrelerin miktarını ve dağıtılacak yerleri belirten defterler, Defterdârlık içindeki Haremeyn Mukâta?ası Kalemi?nde yazılır ve kayıtları burada tutulurdu. Surre masrafları, Haremeyn?e tahsis edilen vakıf gelirlerinden karşılanırdı. Ayrıca, özel hediyeler ve pâdişâha âit olan Ceyb-i Hümâyûn Hazinesi?nden de desteklenirdi.

 

 

SURRE VAKTİ VE GÜZERGÂHI

Surre Alayı ve beraberindeki hacı adayları, Recep ayının 12. günü yola çıkarlardı. 19. asırda karayolu tehlikeli olmaya başlayınca Sadrazam Keçecizâde Fuat Paşa?nın emriyle ilk defa 1864?de Beyrut?a kadar deniz yoluyla gidildi. Vakitten tasarruf edildiğinden Surre Alayı, Şaban-ı Şerif?in on beşinde yola çıktı. Böylece, Üsküdar?dan başlayıp Şam?a uzanan yol terkedildi ve Beyrut?dan Şam?a geçildi.

Surre Alayı, Sultan II. Abdülhamid Han?ın gayreti sonucunda yapılan Hicaz Demiryolu?nun açılmasıyla 1908?den 1916?ya Haydarpaşa?dan demiryoluyla gönderildi.

SURRE MERÂSİMİ

Surre Alayı?nın hazırlanması ve yola çıkması, başlı başına bir teşrifat örneğidir. Surre vakti geldiğinde, öncelikle, ahlâk ve fazilet erbâbı arasından Surre Emini tâyin edilirdi. Surre alayı yola çıkacağı zaman, başta Dârü?s-Saâde Ağası olmak üzere Defterdâr, Reîsü?l-Küttâb ve Nişâncı gibi devlet erkânı, Topkapı Sarayı?ndaki Kubbealtı önünde toplanırdı. Sonra, hâfızlar Kuran-ı Kerim okurken Mekke Şerîfi?ne gönderilen mektup ile Surre-i Hümâyûn torbaları, pâdişâhın huzûrunda Surre Emini?ne teslim edilirdi. Bundan sonra pâdişâhın hediyeleri ve nâmesini taşıyan ?mahmil-i şerif? devesi önde; surre torbalarının yüklendiği diğer deve ve katırlar arkada olmak üzere, Sirkeci?deki Kireç İskelesi?ne gidilirdi. Oradan, Kaptan Paşa?nın hazırlattığı çekdirilerle  Üsküdar?a geçirilirdi. Alayın İstanbul sokaklarından geçişi çok hisli olur; İstanbul halkı, bu muazzam kâfileyi uğurlamak için sokaklara dökülürdü. Haremeyn?e komşu ilk toprak parçası olduğu için Harem adı verilen iskeleye çıkılır; sonra Ayrılık Çeşmesi denilen yerde, Surre Alayı ve hacılara vedâ edilirdi.

Surre Alayı?na, Hicaz?a gidene kadar geçtikleri beldelerden de hacı adayları katılır; kafilenin nüfûsu sürekli artardı. İlk  büyük durak olan Şam?da Ramazan Bayramı kutlanır, bayram ertesi yola çıkılırdı. Mekke?ye ulaşınca, Mekke Emîri tarafından pâdişâhın mektubu Mina mevkiinde okunur; sonra, Surre torbaları içindeki paralar defterde yazıldığı şekilde dağıtılırdı.

 

GERİ DÖNÜŞ
Haccın bitimini müteâkib Surre Emîni, Mekke Emîri?nin pâdişâha yazdığı cevâbî mektup ve hediyeler ile berâber aynı yolu tâkib ederek İstanbul?a dönerdi. Vefat ya da başka nedenlerden dolayı teslim edilemeyen hediyeler, Surre Emîni'ne teslim edilerek İstanbul'a geri gönderilirdi. Hac kâfilesi, Rebiü?l-evvel ayının 12'sinde İstanbul'a geri dönmüş olurdu. Sultanahmed Câmii'nde gerçekleşen Mevlid merâsiminde, pâdişâh ve devlet ileri gelenlerine Mekke'den gönderilen hurma ikrâm edilir; haccın sağ salim gerçekleştiğine dâir gönderilen berat okunurdu. Hacı evlerinde ise haftalar aylar süren hacı tehniyeleri yapılırdı.

 

KA?BE ÖRTÜSÜ
 

Surre Alayı?nın, Şam?dan sonraki ikinci büyük durağı Kahire?ydi. Her sene Kahire?de dokunan Ka?be örtüsü Surre hediyeleri arasına eklenirdi. 1798'de Mısır'ın Fransızlar tarafından işgâl edilmesinin ardından, Ka?be örtüsü İstanbul'da hazırlanmaya başlandı. Örtü büyük ustaların elinde Sultanahmet Câmii'nin şadırvan avlusunda işlenirdi. Surre alayında yer alan yeni Ka?be örtüsü, törenle eskisiyle değiştirilirdi. Mekke Emîri, eski Ka?be örtüsünü İstanbul'a gönderirdi. Bu Ka?be örtülerinden İstanbul'da pek çok câmide bulunmaktadır.

SURREYİ UĞURLAYIP ÖLEN SULTAN
 

1787- 1792 Rus savaşı sebebiyle sağlığı bozulan I. Abdülhamid han, 1798?deki Surre Alayı?nın yola çıkışını iki gün önceye aldı. Kendi eliyle hediyeleri Surre Emîni?ne teslim etti. Ertesi gün, Receb?in on birinci günü, Özi Kalesi'nin düştüğünü bildiren sadrazamın mektubu okunurken beyin kanaması geçirerek vefat etti. Sultanın, Surre Alayı?nı iki gün önceden göndermesinin hikmeti ortaya çıktı.

 

URBAN SURRESİ

Surre Alayı'nın güvenliği konusunda ne kadar özen gösterilirse gösterilsin, beraberinde kıymetli hediyeler taşıyan bu hacı kafileleri zaman zaman çöl bedevîlerinin saldırısına uğrardı. Urban adı verilen eşkıyâ, ellerindeki silahlarla kâfilelere saldırır; hacıları öldürürdü. Bunlara her yıl, Hac kervanlarına saldırmamaları için bir nev?i rüşvet olarak para ve zahîre verilirdi. Buna ?urban sürresi? denirdi.

 

4. MUSTAFA HAN?IN GÖZYAŞLARI

29. Osmanlı padişahı ve 108. İslam Halifesi 4. Mustafa Han, 1807?de tahta çıktığında 28 yaşındaydı. Saltanatı bir yıl sürdü. O seneki Surre Alayı'na bir saldırı oldu. Surre Emini?nin, istedikleri bahşişi urbanlara vermemesi ve bu konuda inat etmesi üzerine, eşkıyâ birleşerek Surre Alayı?na saldırdı ve pek çok hacıyı katletti. Surre Alayı?nın sağ salim Hicaz'a ulaştığı müjdesini alamayan IV. Mustafa endişelenmeye başladı. Bir süre sonra, yolda hacıların telef olduğu haberi geldi. Bunun üzerine Sultan ağladı.  Âşık Neşâtî, bu hâdiseyi şöyle anlattı:

Sultan Mustafa işitti, ağladı

Kullarının yüreğini dağladı

Yedi kral dilde bunu söyledi

Hacılara yazık oldu, dediler 

Surre konusunda çok hassas olan pâdişâhların, Surre gönderdikleri Müslümanlardan istedikleri tek şey, o mübârek yerlerde kendileri için duâ etmeleriydi. 

 

 

SON SURRELER

Aralarda kesintiye uğrasa da hac kâfilesiyle surre gönderilmesi geleneği, 1915 yılına kadar devam ettirildi. Hatta Osmanlı Devleti, Mekke Emiri'nin isyân etmesine karşın 1916 yılında güç şartlar altında Medine'ye hediyeler gönderdi. 1917-18 yıllarında gönderilen surreler, ancak Şam'a kadar ulaşabildi. 1919'dan sonra surre yollanamaz oldu. Son halife Abdülmecid Efendi, bu geleneğe resmen son verdi.

Hırka-i Şerif civârındaki Surre Emini Sokağı; Harem İskelesi; alayın ve hacıların son olarak uğurlandığı yer olan Ayrılık Çeşmesi ve İstanbul câmilerindeki eski Ka?be örtüleri, Surre Alayı?ndan hâtıra kaldı.     

 

 

 

 

 


Pazartesi 38.4 ° / 25.9 °
Salı 37.9 ° / 24.8 °
Çarşamba 39.4 ° / 25.3 °